Rüya günlükleri


 Düzenleme tarihi: 25.05.2021

Selamlar!

Bugün Steam hesabımın açılması şerefine bilgisayar başında vakit geçirirken aklımda bir süredir yazmayı düşündüğüm bu blog sayfasını tamamlama fikri ortaya çıktı. Uzun zaman önce yazmayı düşünüp birkaç satır eklemiştim ama bitirmek bugüne nasip olacak sanırım.

Bir zamanlar rüya günlükleri tutuyordum zira hem gördüğüm rüyalar uzundu hem de bunları en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordum. Sonraları bu durum azaldı ve günlük yaşamın rutinleri arasında bu günlük tutma alışkanlığı da son buldu. Şu an o kahverengi defter nerededir bilmiyorum ama bulma şansım olsa ne güzel hikayeler çıkardı kimbilir.

Son zamanlarda tekrar uzun rüyalar görmeye başladım. Uzun, cidden uzun ve anlamlı. Uyandıktan bir süre sonra dahi hatırlayıp üzerine düşüncelere daldığım rüyalar. Hatırlayabildiğim bir kısmını buralara not etmek düşüncesindeyim, belki sonsuzlukta yankı bulur.

Bir araştırma gemisinde görevliyim. Karanlık bir okyanusta ilerlerken karşımıza devasa bir küre çıkıyor. Küreye vardığımızda ışıldamaya başlıyor ve içinde yine devasa boyutta bir UFO olduğunu görüyoruz. Araştırma ekibi olarak UFO'yu kendi gemimize alıyoruz (devasa boyutlara ne oldu?). İçinde hiç canlı yok ya da var tam hatırlayamıyorum ama kaçırılan onlarca insanın videolarına rastlıyoruz. Onları bir denek gibi kullanmışlar. Beni en çok etkileyen kısım, genç bir oğlanın videosu. Küçük bir çocukken (muhtemelen 4 yaşlarında) kaçırılıyor. Videoda uzaylılar (bize benziyorlar ancak burunları yok, onun yerine ağızlarının her iki kısımlarında siyah delikler var) çocukla ilgileniyorlar ancak çocuk üzgün, ağlamaklı. Morali çok bozuk. Hiç bir şekilde yaşıtlarını, kendi gibileri göremeden büyüyor. Ona yemek veriliyor, kitap veriliyor, çeşitli testlere dahil ediliyor ancak çocuk tek kelime bile etmiyor. Bu yüzden de test muhtemelen başarısız oluyor. (insanların sosyal hayvan olduklarını düşünüyorum o esnada). Ve işin daha ilginci, çocuğun kaçırılmasının üzerinden henüz birkaç yıl geçmiş ancak uzaydaki zamana göre 8-10 yıl geçmiş. Bu beni ve araştırma ekibindeki herkesi üzüyor. Sonunda çocuğa ne oluyor bilmiyorum ve bu üzüntü ile uyanıyorum.

Bir başka rüyamda ufak bir jet uçağına binerek bulutların üzerine çıkıyor ve sadece kuzeye giderek kuzey kutup dairesine erişmeye çalışıyorum. Böylece orada tam olarak ne olduğunu görme ve kameraya çekme şansına erişeceğim. Ülke yok, sınırlar yok, sadece benzinin el verdiği ölçüde ilerliyorum. Kara parçaları ve denizler altımdan geçip gidiyorlar. Bir ufak sapma sonucu kutup dairesinin batısına geliyorum, daha sonra tekrar yönümü değiştirerek kutup dairesine gelebiliyorum. Burası normal karlı bir bölge gibi görünüyor ancak alana yaklaştıkça büyük bir Disneyland parkı olduğunu anlıyorum. Tam kutup noktasında Noel babanın evi mevcut. Hemen yanında McDonalds var ve içerisi çocuk kaynıyor. Biraz ileride korku tüneli ve çarpışan otolar var. Tüm bunları kameraya kayıt ederken "iyi ki buraya uçakla gelip bunları gördüm yoksa buraya gelmeye değecek hiçbir şey yokmuş" diye içimden geçiriyorum. Gördüklerime memnun kalmıyorum ama o an aslında elimdeki kameranın görüntülerini izlediğimi düşünüyor ve oraya gidenin ben olmadığımı anlıyorum. Başka birisinin çektiği görüntüleri izliyorum ben aslında. Giderek yalnızlaşan ve boşalan park bana daha çok Disneyland yerine gotik bir parkı anımsatıyor. Meşhur "Silent Hill 3"deki Amusement Park gibi, korku parkına dönüşüyor. İçimde korku yok, aksine merak ve şaşkınlık mevcut. Koskoca kutup dairesi bu olmamalı diyorum içimden ve uyanıyorum.

 

Bakalım bu seri ne kadar devam edecek. Aklımda kalır, olur da zamanım olursa yazmaya devam. Şimdilik kalın sağlıcakla.

Yorumlar